Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü 

"Geçmişten Geleceğe Gurbet Hikayeleri" Yarışmasının Sonuçları Belli Oldu

Genel Müdürlüğümüzce düzenlenen "Geçmişten Geleceğe Gurbet Hikayeleri" yarışmasının sonuçları belli oldu.  


Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarının geçmişle bağlarını güçlendirerek milli tarih bilinci oluşmasına katkı sağlamak, gençlerimiz ile aile büyüklerinin iletişimini arttırmak, onlara değerli olduklarını hissettirmek amacıyla düzenlenen "Geçmişten Geleceğe Gurbet Hikayeleri" yarışmasının sonuçları belli oldu.

 

 

Sonuçlara göre; Fransa'dan Saliha Kut birinci olurken, Kazakistan'dan Ginel Mamedova ile Fransa'dan Ceren Öz ikinciliği, Birleşik Krallık'tan Alirıza Atıf Görgün, Belçika'dan Ayşenur Malkoç ile İsviçre'den Beyza Çataltepe üçüncülüğü paylaşan isimler oldu.

 

Yarışmamıın birincisi olan Saliha Kut'un "Küçük Çakıl Taşları" isimli hikayesi:

 

KÜÇÜK ÇAKIL TAŞLARI

 

Bir eylül akşamı Fransa'ya geldim ilk kez. Uçaktan inince, havaalanına geldiğimde her şey gözüme o kadar farklı göründü ki, her şey o kadar soğuk geldi ki bana...

Bir anda sanki bambaşka bir dünyanın içine girmiştim. Ne konuşanları anlıyordum, ne de bir şey anlatabiliyordum. Yeni doğan bebek gibi, dilim konuşmaz oldu. Dil yabancı, vatan yabancı... Bir anda boşlukta hissettim kendimi. Öyle ki ilk zamanlar, ekmek almaya gidecek dilim dahi yoktu. Daha sonraları dil sorununu çözmeyi -kısmen de olsa- başardım Allah'ın izni ile. Buraya ilk defa gelişime dair hiç unutamayacağım bir anım var ki her hatırladığımda burnum sızlar, gözyaşlarım süzülür gözlerimden.

Fransa'ya ilk geleceğimde annem: "Kızım orada pişirirsin gidince." diyerek valizime fasulye ve mercimek koymuştu. Daha sonra evde onları pişirmek için açtığımda içinde küçük küçük çakıl taşları olduğunu gördüm. O an o çakıl taşları o kadar farklı ve kıymetli anlamlarla göründü ki gözüme. O taşlar vatanımın parçasıydı, vatanımın taşıydı. Onlara bakakaldım. Dalıp gitmişim...

Avuçlarımda tuttuğum taşların her biri altın gibiydi. Bu taşların her birinde, her bir çakıl taşında şehitlerimizin kanı vardı adeta. Ecdat bir çakıl taşı için ne emekler vermişti, ne canlar feda etmişti.

Vatan dil demekti, özgürlük demekti, özgüven demekti. Vatan aidiyet, vatan senin en kıymetli evin demekti. Vatan ezandı, vatan camiiydi, vatan bayraktı. Vatan anaydı, babaydı, kardeşti. Akrabayla,  eş-dostla, arkadaşlarla dumanı üstünde çayını rahatça içebildiğin yerdi vatan. Rahatlıkla kapısını çalıp: "Bana bir kaşık yoğurt mayası verir misin?" dediğim komşumdu vatan. Doktora gidip rahatça kendimi ifade edebildiğim, muayenehane idi vatan. "Helalinden gidip bir yemek yiyip karnımı doyurayım, bir etli ekmek yiyeyim" dediğin lokantaydı vatan. Kütüphaneye gidip rahatça okuduğum kitaplardı, komşu ve akrabalarımla bayram yaptığım evimdi, mahallemdi, köyümdü. Kendimi yalnız hissettiğimde bir komşuma gidip rahatladığım yerdi. Artık, mercimeğin içindeki çakıl taşlarıydı vatan.

İşte insan, vatanın ne olduğunu gurbet elde öyle bir anlıyor, şu kadarcık bir çakıl taşı o kadar şeyler anlatıyor ki insana...

Ben de:"Nasıl olur da bu taşları atarım!" diye büyük bir itina ile tek tek topladım, bir kutunun içerisine biriktirdim. Vatanımın taşı benimle beraber bu yâd ellere, yaban ellere gelmişti. Onları atamazdım.

Kocaman iki sene büyük bir hasretle geçti. Yaz geldi, herkeste büyük bir izin hazırlığı başladı. Biz de sıla-ı rahim için, izin için hazırlandık. Arabamıza bindik. Yol boyunca: "Bir an önce vatana ulaşsak" diye içim içime sığmıyordu.

Nihayet birçok ülkeyi geçtikten sonra Türkiye sınırlarına girdik. Levhada yazan "Türkiye" yazısı ne kadar da güzeldi. Vatanımın adını görünce içimi öyle bir huzur kapladı ki o duyguyu anlatamam.  Gümrüğe girince al sancağımızı, bayrağımızı, nazlı hilalimizi görünce gözyaşlarım boşaldı. Türkiye'ye girer girmez gayr-i ihtiyari ilk işim vatan toprağını öpmek oldu. Sonra hemen vatanımın emaneti olan, beni iki sene teselli eden küçük çakıl taşlarını, şehitlerimizin kanını taşıyan o şanlı bayrağımın altına, ait oldukları yere, vatanımın bağrına bıraktım.

Vatanın kıymetini buralarda daha iyi anlıyor insan. Çünkü "gurbet zor" dedikleri budur be kardeşim. Vatan, insana verilen en büyük nimet, en büyük zenginlik. Vatan her şey... Vatan hasretinin altına ne yazarsanız yazın yine de az gelir.

Belki şimdi her şey kolaylaştı şimdi gurbet ellerde de her şey var ama suni, sahte. Tek gerçek; o da vatanımda hissettiğim, "benim vatanım" dediğim o hissiyat, aidiyet duygusu. İşte onu vatanımdan başka hiçbir yerde bulamıyorum. Bunun yerini de hiçbir şey dolduramıyor. Çünkü "vatan sevgisi imandandır."

İşte bu, annemin gurbetteki büyük vatan hasretini anlatan küçük çakıl taşlarının hikâyesi...

 

 

                                                                                                                         Saliha KUT

Emniyet Mah. Gazeteci Yazar Muammer Yaşar Cad. MEB Beşevler Kampüsü, C Blok 06560 Yenimahalle/ANKARA - (0312) 413 2002 2003

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.