Kosova'da akşam ezanı okunmuştu, babamla birlikte evde oturuyorduk, babam her zaman olduğu gibi TRT'yi izliyordu. Saatler benim yaşımdaki bir çocuk için geç olmaya başlamıştı ama nedense içimde benimde anlamadığım bir sıkıntı vardı ve babamın uyarılarına rağmen uyumaya hala gitmiyordum. Bir anda babamın hal ve hareketlerinde ve yüz ifadesinde değişiklikler hissetmeye başladım. Elinde televizyon kumandası ve durmadan televizyonun kanallarını değiştiriyordu. Dayanamadan babama neler olduğunu sordum. Babam her ne kadar "Hiç kızım bir şey yok" dese de yüz ifadesi öyle demiyordu. Televizyonda durmadan "darbe girişimi" gibi şeyler duymaya başladım. Daha önce böyle bir şey duymadığım için darbenin ne olduğunu bilmiyordum. Babama darbenin ne olduğunu sordum, babam yine üzgün ve titrek bir sesle "Kızım sen git yat. Bak saat geç oldu" dedi. Bense daha önce babamı hiç böyle görmediğim için zaten içimde bir sıkıntı önceden de vardı ve uyumaya gitmek istemedim. Babam bir ara telefonla dedemi ( O dönemde belediye başkanımız olan Arif Bütüç) aradı. Konuşmalarına bende kulak misafiri olmuştum. O konuşmada dedemin TC Prizren Başkonsolosluğu'nda olduğunu öğrendim. Babam da ağlamaklı bir sesle niye kendisini de çağırmadığı konusunda dedeme sitem ediyordu. Bu arada televizyonda askerler ve kalabalık halk kitleleri görülmeye başladı. Saatler ilerledikçe televizyondaki kalabalık halk kitlesi artıyor uçak sesleri gelmeye başlıyordu. Bense bir televizyona bir de babama şaşkın şaşkın bakıyordum. Babam bana hissettirmek istemese de kötü şeylerin olduğunu babamın yaşlı gözlerinden anlamamak mümkün değildi. Saatler ilerledikçe bir ara uykuya yenik düşmüşüm. Uyandığımda sabah ağarmış, babam ise yaşlı gözlerle televizyon karşısında ellerini açmış "Allah'ım Anavatanımıza sen zeval verme..." diye dualar okuyordu.
Hayatımda unutamayacağım bir gece yaşadım. Küçük yaşımda darbenin de ne olduğunu, daha doğrusu ne kadar kötü bir şey olduğunu öğrenmiştim.
Allah Milletimize ve devletimize bir daha böyle bir gece yaşatmasın.
Azra MAZREK
Kosova
15 Temmuz benim için çok büyük bir değer taşıyor. Ben tam 10 yaşındaydım, işte o gün akşam saat 22.30 civarı Antalya'ya tatil için havalimanına iniş yapmıştık. Ben ve benden dört yaş küçük kız kardeşim annem ve babamın yanında pasaport kuyruğunda bekliyorduk. Birden annem ve babam telaşla konuşmaya başladılar. O konuşmayı sırada bekleyen diğer insanlarda katıldılar. Ben sadece "DARBE" diye bir şey duydum. Onun ne demek olduğunu doğal olarak bilmiyordum. Anneme babama da soramıyordum, çünkü bütün herkes telaş içindeydi. Benim dikkat ettiğim bir başka konuda havalimanının içindeki bütün satış yerleri kapalıydı, normalde açık olurdu. Çünkü biz her sene gittiğimizde uçaktan inince ufak bir şey alırdık. Taksiyle otelimize doğru gidiyorduk. Taksici amca babama darbeyi anlatıyordu, bizde arkada pür dikkat dinliyorduk. Otele geldiğimizde hemen annem televizyonu açtı, bir tane kadın spikeri dinliyordu. Babam ve annem bunun çok önemli bir konuşma olduğunu bize hissettirmişlerdi ve o yüzden kardeşimle hiç ses yapmıyorduk. Sonra yol yorgunu olduğumuz için biz uyuya kaldık.
Annem ve babam bütün gece televizyondan darbeyi takip etmişler. Ertesi sabah bize hepsini anlattılar. Meğerse onlar da ilk kez darbenin ne olduğunu o gün öğrenmişler. Çok korkmuşlar. Bize İstanbul'da ve Ankara'da neler yaşandığını anlattılar. Ve ileriki zamanda internetten hepsini gösterdiler. Biz o sene darbeyi yakından yaşadık. Çünkü bir ay boyunca tatilimizi Akdeniz'den, Ege sahillerine ve oradan İstanbul'a doğru araba ile yolculuk yapacaktık. Tatilimizin ilk dakikalarından itibaren son gününe kadar, yani tam bir ay boyunca darbe konusu hiç bitmemişti. Antalya'dan Muğla'ya doğru giderken, yol kenarındaki jandarma araçlarını gördük. Muğla bölgesinde büyük bir arama içerisindeydiler. Büyük bir operasyon vardı. Ama bizim arabayı durdurmadılar, yol verdiler ve biz yolumuza devam ettik. Sonra giderken arabadaki radyoda duyduk ki, o teröristlerden 3 kişi daha eksikmiş, onları arıyorlarmış. Muğla bölgesinde saklandıklarını tahmin ediyorlarmış. Bir ay boyunca hiç unutamadığım başka bir şeyde, her akşam minarelerde sala veriliyordu ve bütün vatandaş meydanlarda oluyordu ve Türkiye'miz için ele ele vermişlerdi. Bu birlik ve beraberliğin beni ailemi ve vatanıma bir nebze daha sıkı sarılmama neden oldu. En çok etkilendiğim yerde Çanakkale'de oldu. Orada yıllar önce kayıp ettiğimiz şehitlerimizi ziyaret ettik. Çanakkale'nin bir çay bahçesinde tam caminin yanında oturuyorduk. Oradaki okunan sala o kadar güzeldi ki, ben gözyaşlarıma hâkim olamadım, aşırı etkileyiciydi ve çok duygulandım.
En acısı da 15 Temmuz'da yine vatanımızı kurtarmak için genci ve yaşlısı bütün herkes Türk topraklarını sahip çıkıp, canını hiçe sayıp, bizim gibi Gurbetçilerin ve binlerce Türk Vatandaşların hayatını da kurtarmış oldular. Biz belki bugün burada olmazdık eğer ki o yürekli insanlar olmasaydı. Ben onlara ne kadar teşekkür etsem azdır.
İstanbul'a geldiğimizde oradaki akrabalarımız ve tanıdıklarımız bize bütün yaşadıklarını anlattılar. Herkes çok etkisinde kaldığı için, anlatırken heyecanlı bir şekilde anlatıyorlardı. Bende dinlerken onlarla sanki aynı şeyleri paylaşır gibi oldum. İstanbul'da son bir ay boyunca yaşananların daima unutulmayacağını çok iyi anlamıştım. Biz İstanbul'dan ayrıldığımız son gün, İstanbul'da büyük bir kutlama vardı. DARBE'yi biz kazanmıştık ve onların kazanmasına izin vermeyen Yüce Türk Milleti bu kutlamaya davetliydiler. Ben sadece o miting alanının çok güzel süslendiğini görmüştüm ve biz İstanbul'un Anadolu yakasında kaldığımız için, havalimanına gitmek için o 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden geçerken içim cız etmişti. Bir ay önce bu köprüde tanklar ve silahlarla saldırıya uğrayan Türk vatandaşları vardı. Ama bütün bunların sadece bir gecede yaşanıp bitmesi, herkese sanki rüya gibi geliyordu. Ama iyi ki bir gecede bitti, yoksa Türkiye bitecekti, diye duyuyordum büyüklerin konuşmasından.
Ben küçüktüm ama kalben ve ruhen bütün her şeyin farkındaydım. Herkes gibi bende çok etkilenmiştim. O günün hiç unutulmamasını diliyorum ve orada verdiğimiz şehitleri saygıyla anıyorum? Bu 15 Temmuz DARBE olayında VATAN için canımız feda, dediklerinin bu olduğunu öğrendim.
Hidayet ARSLAN
İsviçre
Ömer Halis Demir 15 Temmuz gecesi hain darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını ele geçirmek isteyen darbeci Semih Terzi'yi öldürerek ve sonra 30 kurşunla vurularak şehitlik zirvesine yükseldi.
Biz Azerbaycanlı öğrenciler, Ömer Halis Demir gibi vatanını seven, vatan, toprak için canından geçen şehitlerimizden çok şey öğrendik ve hep onlarla gurur duyduk.
Ben Leman Balıyeva, Bakü Türk Anadolu Lisesinin 9. Sınıf öğrencisiyim. 15 Temmuz şehidi Ömer Halis Demir'in okulumuzun kahramanlık panosunda fotoğrafını gördüm ve çok etkilendim. Okulumuz Türkçe öğretmeni Özgen Dikmen ve İngilizce öğretmeni Murat Ongun tarafından adını unutulmazlar arasına yazdıran kahraman Ömer Halis Demir'in babası Hasan Hüseyin Halis Demir dedemize mektup yazma yarışması düzenlenmişti. Yazdığımız mektuplar kitaplaştırılacak, kendi sesimizden kayıtları yapılacak, dereceye giren öğrenciler Türkiye'ye götürülecek ve mektuplar bir sandık içerisinde Niğde'de yaşayan Hasan Hüseyin Dedemize ulaştırılacak ve aziz şehidimiz Ömer Halis Demir'in kabri ziyaret edilecek ve ruhuna Fatiha okunacaktı. Hepsi başlı başına bir ödüldü. Hemen duygularımı mektuba döktüm. Mektubunu Hasan Hüseyin Dedeye ulaştıracak öğrencilerden biri de ben oldum. 11 öğrenci ve öğretmenlerimizle beraber Ömer Halis Demir'in mezarını ziyaret etmeye gittik. Azerbaycan'ın Milli Kahramanı Mübariz Ibrahimov'un mezarından toprak götürdük ve Ömer Halis Demir'in mezarına döktük. İki devletin kahramanlarının topraklarını buluşturduk. Ömer Halis Demir'in kabri başında ellerimizde Azerbaycan ve Türkiye devletlerimizin bayraklarını dalgalandırdık, ruhlarına Fatihalarımızı okuduk. Türkiye'de olduğumuz sürede sinemizde Ömer Halis Demir yazılan asker kıyafeti ve başımızda bordo beremizi taşıdık. Hava ne kadar sıcak olsa da o kıyafeti onurla, gururla giydik ve taşıdık. O günler hayatımın en gururlu ve unutulmaz günleriydi. Hasan Hüseyin Dedemizi bazı sağlık durumları yüzünden göremedik, fakat eminim ki, kahraman evlat yetiştiren bir baba bizi görseydi bizle gurur duyardı.Çünkü, oğlunun mezarı başında Devletimizin yetiştirdiği gençleri görerek gururlanırdı. Bu milletin adı Türk Milleti, Türk Milleti bir kahraman şehit verir, bin kahraman yiğit doğar.
Şehitler ölmez, vatan bölünmez.
Leman BALIYEVA
Azerbaycan
Ben o zaman 8 yaşındaydım Türkiye'ye tatile gitmiştik. Ailemle akşam gezmeye çıkmıştık Ortaköy'e, aniden herkesin koşuşturmaya başladığını hatırlıyorum ve o kalabalıkta ailemi kaybetmiş ağlıyordum beni oradaki dükkanlardan birine götürdüler. Adımı sordular, bana su verdiler .Sonra babam geldi buldu beni, çok ağlamıştım ve çok korkmuştum. Sabaha kadar eve gidememiştik. Bütün yollar kapalıydı. Ailemin anlattığına göre ülkemizi korumak için hayatını kaybeden şehitlerimiz ve gazilerimiz olmuş hepsine çok teşekkür ediyorum.Bende büyüyünce vatanımızı koruyacağım.
Allah vatanımızı korusun bir daha böyle bir şey yaşanmasın.
Zümra Sultan KAYA
Fransa
15 yaşındaydım. O gün yani 15 Temmuz 2016'da biz daha Türkiye'ye gitmemiştik. Ben genelde hep haberleri izlerdim ama o akşam izlememiştim. Saat 10 civarı uyumuşuz kardeşimle. Babamda işten geç gelmişti. Zaten üç kişi yaşıyoruz. Tam net hatırlayamıyorum hislerimi ama sanki o gün bir buruk geçmişti benim için.
Sabaha doğru Türkiye'deki arkadaşımdan bir sürü mesajlar geldiğini gördüm. Başta ne olduğuna anlam veremedim. Anlamaya çalışıyordum. Çünkü darbe ne bile bilmiyordum ki. Sonra öyle kan dondurucu şeyler anlattı ki, dayanamayıp gözlerimle inanmak için internetten haberleri okudum, izledim, izledim.... İçim öyle sızladı ki o gece uyuduğum için en azından dua bile edemediğim için kendime çok kızdım.
Ama tek tesellim milletimizin canları pahasına dikilmiş olmasıydı, hainlerin karşısında. TRT'de bir belgeselde izlediğim kadarıyla ilk kez silah görmüş kadınlar, gençler ,yaşlılar herkes sokaklardaydı. Bu olaydan sonra vatan sevgisi nedir işte çok daha iyi anladım.
Bizim kalbimizde iman ve dalgalanan al bayrağımız olduğu sürece inşallah kimse zarar veremez ülkemize. Ne demişti Mehmet Akif Ersoy "Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın..".Âmin.
Mervenur EREK
Birleşik Krallık
Not: 15 Temmuz Anma Defteri Etkinliğinde kazanan anı sahiplerine hediyeleri Eğitim Müşavirliği/Ataşeliği tarafından teslim edilecektir.